Sosyal Medya Beynimizi Nasıl Etkiliyor?




Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar
Ağustos 2023

Son 30 yıl içinde, tanıdığımız ve tanımadığımız herkes ile farklı bir yoldan iletişim içine geçmeyi öğrendik. Dijital iletişim teknikleri olarak da bilinen bu yeni iletişim yolları hayatımıza daha tanınır bir kavram olarak “sosyal medya” ismi ile yerleşti. Bu alanlar insanların bilgi, fikir ve görüşlerini yazı, fotoğraf veya video yoluyla paylaşmasına izin veren platformlardı. Facebook, İnstagram, Twitter ve Snapchat bunların en sık kullanılanlarıydı. Her yaştan insan bu sosyal medya araçları ile, çevrelerindeki kişi ve/veya topluluklar ile iletişime geçerken, tek başlarına edinmekte zorlanacakları bilgiyi üretme, depolama ve işleme için de yeni bir yol buldular.

Yapılan gözlemsel ve anketlere dayanan çalışmalarda, yetişkinler arasında internetin her gün kullanıldığı ve bu sürenin yaklaşık üçte birinin sosyal medya platformlarında harcandığı, her dört kişiden birinin sürekli olarak çevrim içi olduğu bilgisine ulaşıldı. Bu yeni iletişim dünyasına toplumlar açısından iyi bir uyum sağlandığı düşünülse de beynimizin bire bir uyumunun nasıl olduğu ve davranışlarımızı nasıl etkilediği sorusu ise henüz bir netlik kazanmış gibi görünmemektedir. Bu durum nörobilimciler için yeni bir hedef çalışma alanıdır. Sosyal medya araçlarının hangi yaş durumlarında nasıl bir beyin etkisi yarattığı, yetişkin ve ileri yaşlarda sağlıklı ve bilişsel gerileme yaşayan kişilerde ki olumlu ya da olumsuz etkileri en çok araştırılan konular arasındadır. Sınırlı sayıda olsalar da yapılan çalışmalarda birbirini destekleyen ve desteklemeyen bazı sonuçlar ile karşılaşılmaya başlanmıştır.

Sosyal medyanın beyin, beyin gelişimi ve hastalıkları üzerindeki etkileri ile ilgili bilgiler de bu süre içinde yapılan çalışmalar ile gözlenmeye başlandı. Bu sonuçlara ulaşılırken, anketler, nöropsikiyatrik testler ve görüntüleme yöntemleri sıklıkla kullanıldı. Sosyal medyanın kişilerin beyin etkilerini en sıklıkla bellek, dikkat, duygu, lisan ve uyku alanında gösterdiği sonuçları çoğunluktaydı. Yapılan nörogörüntüleme çalışmaları ile, bu teknolojinin beyinde en sık, dorsomedial prefrontal korteks, iki taraflı temporoparietal bölge, anterior temporal loblar, inferior frontal giruslar ve posterior singulat korteks alanlarını etkilediği gösterildi. Bu bölgeler bilgi paylaşma ve diğer insanların paylaştığı bilgileri almada önemli alanlar olarak bilinmektedir. Son 3 yıl içinde yapılan çalışmalarda sosyal medya ve beyin ile ilgili bulunan çalışmaları biraz özetlemek gerekirse şu bilgileri ön plana geçirebiliriz.

  1. Fonksiyonel MRI adı verilen görüntüleme yöntemleri ile yapılan çalışmalar, sosyal medya ve internet kullanımının yetişkinlerde bir zihin egzersiz yöntemi olarak görüntülere yansıdığını gösterdiler. Bununla beraber bazı çalışmalar, sürekli ve farklı alanlarda kullanılan internet ile bilişsel performansının bozulduğunu iddia ettiler.
  2. Travma geçirmiş kişilerde, sosyal medya kullanımının rehabilitasyonun bir parçası olabildiği gösterildi.
  3. Erken ergenlik döneminde sosyal medya kullanma alışkanlığının, uzun dönemde beynin nöral duyarlılığını değiştirebildiği ve böylece psikolojik uyum mekanizmalarının farklılaşabildiği düşünüldü. Bu durumun en sıklıkla adelosanlarda ödül ve ceza mekanizmaları ile ilgili olduğu sonucu çıkarıldı. Normal şartlarda yeni edinilen bilgiler kalıcılık için bilgi depolama yeri hipokampuse gitmesi gerekirken, sosyal medya kullanımı sırasında hipokampus yerine, karar verme, ödüle dayalı öğrenme yeri olan beynin striatum bölgesine gidiyordu. Sonuç olarak öğrenilen bilgiler kalıcı olmuyordu.
  4. Ergenlik döneminde daha fazla sosyal medya kullanımı daha şiddetli depresyon, anksiyete ve yalnızlık duygusu yaratabildiği ve bu negatif etkinin en büyük nedeninin de fiziksel aktivitedeki azalma ile ilgili olabildiği ileri sürüldü.
  5. Bir çalışma ile nörologların sosyal medya ve dijital cihazlara yönelik tutumları, farkındalıkları, görüşleri ve deneyimleri araştırıldı. Çalışmaya katılan 455 nörologdan %95'i kişisel bilgisayarını, %87'si akıllı telefonunu ve %43,5'i tabletini kullanıyordu. Bu cihazlar sağlık bilgisi almak (%91), iş arkadaşlarıyla iletişim kurmak (%71), klinik bilgi sağlamak (%59) ve güncelleme almak (%67) için kullanılıyordu. Katılımcıların %56’sı hastaları ile iletişim kurmak için sosyal medyayı kullanıyor, ancak %65'i sosyal medyada onlarla arkadaş olunmasına karşı çıkıyordu. Katılımcıların çoğu, hastalarla mesai saatleri dışında (%65,2) sosyal medya üzerinden etkileşime giriyor ve sosyal medyanın hastalarla ilişkiyi iyileştirdiğini (%38,0) veya büyük ölçüde iyileştirdiğini (%25,4) düşünüyordu. Sonuç olarak hekimler ve hastaları arasında sosyal medya ile olumlu bir ilişki sağlanıyordu.
  6. Sürekli internet ve sosyal ağ üzerinde kalan kişilerde, bellek, dikkat ve bilgi işleme bozukluklarına sıklıkla rastlandı. Çünkü kişiler bilgi edinmek için kendi belleği yerine web sitelerine başvuruyordu. Bununla beraber, daha yavaş yapılan işler hızlı yapılmaya başlandı.
  7. Demanslı hastalarda sosyal medya, bakıcı yükünü hafifletmeye yardımcı olmaktadır. Demans hasta bakıcıları arasında bu alanlar iyi bir iletişim alanları olurken hastaların lisanlarını iyileştirme üzerinde de etkisi büyüktür.